Genel Başkanımız Birleşmiş Vicdanlara Seslendi!

New York’ta, Birleşmiş Milletler binasının önündeyim. Bu dev yapının duvarları, 80 yıldır “barış” sözleriyle yankılanıyor.

Birleşmiş Milletler, 24 Ekim 1945’te kuruldu. O gün; bir daha savaşın ve açlığın acıları yaşanmasın diye insanlik adına bir umut yeşermişti. Dünyanın dört bir yanında barışı koruyacak, zulme engel olacak bir teşkilat hayali kurulmuştu. Fakat o hayalin üzerinden 80 yıl geçti…
Bugün karşımızda, zalim karşısında çaresiz bir yapı duruyor.

Filistin’de, Gazze’de yaşananlar bunun en büyük kanıtı. Katledilen onbinlerce insan, Yıkılmış evler, enkaz altında kalan çocuklar, gözyaşları içinde anneler… Açlıktan ölmeyi bekleyen insanlar… Ve bütün bunlara karşı sadece konuşan ve kınayan bir Birleşmiş Milletler.

On binlerce masum çocuğun çığlığı kulaklarımızda çınlarken, İsrail yönetimi dünyanın gözü önünde yaptıkları katliamlara devam ediyor.

Zulme karşı susan diller, masumun yanında olmayan eller, bir gün kendi vicdanlarıyla yüzleşmek zorunda kalacak.

Birleşmiş Milletler, İsrail’in zulmünü, barbarlığını ve tüm dünyaya kafa tutmasını seyrediyor.

Buna dur demenin vakti çoktan geldi de geçti!

Ben buradan, binanın içindeki birleşmiş milletlere değil, “Birleşmiş Vicdanlara” sesleniyorum. Çünkü gerçek barışı, gerçek huzuru inşa edecek olan; politikacılar değil, vicdanı diri kalan toplumlardır.
İnsanlığın kurtuluşu; halkların kalbinde ve merhametindedir.

Bugün umudum, o birleşmiş vicdanlardadır. Zulmün değil, insanlığın kazanacağına inanıyorum.
Bir gün çocukların kahkahası, gözyaşlarının yerini alacak.

Buna bütün kalbimle inanıyor ve bu inançla insanlığın vicdanına sesleniyorum…